Yaparak öğrenme kavramı, öğrenme sürecinin kritik bir bileşeni olarak pratiğe vurgu yapan pedagojik bir görüştür. Dil edinimi alanında derin etkilere sahiptir. Bu yaklaşım, pasif deneyim yerine aktif katılıma dayanır ve bireylerin dil becerilerini kazanma şekliyle doğal bir uyum içindedir. Dil öğrenme alanında bu metodoloji sadece faydalı değil, aynı zamanda esastır, çünkü dil temelde bir iletişim ve etkileşim aracıdır.
Geleneksel dil öğrenme metotları genellikle dilbilgisi kuralları ve kelime dağarcığının ezberlenmesi ve tekrarlanmasına odaklanır. Bu unsurlar şüphesiz önemlidir, ancak dilin çok yönlü doğasını tam olarak kapsayamazlar. Dil ediniminde yaparak öğrenme ise, çocukları veya dil öğrenen yetişkinlere dil kavramlarını aktif olarak uygulayabilecekleri gerçek hayattaki iletişim senaryoları ve o senaryolarda etkileşim imkanı sunar. Bu, konuşma pratiği veya taklidini içerebilir. Pratik durumlarda dili kullanarak öğrenenler dilin nüanslarını ve bağlamlarını daha derinden anlarlar. Ayrıca, bu yaklaşım, dil öğrenmede önemli bir engel olan hata yapma korkusunu aşmada da yardımcı olur ve dili öğrenenleri etkileşimlerinden dolayı öğrenmeye daha fazla teşvik eder.
Yaparak öğrenmenin dil edinimindeki etkinliği, bilişsel öğrenme teorileri tarafından da desteklenmektedir. Bu teorilere göre, öğrenmenin en etkili olduğu durum bağlamsal, etkileşimli ve öğrenenin hayatı ve ilgi alanlarıyla temas halinde olduğu durumdur. Dil becerilerini gerçek dünya durumlarında uygulamak, öğrenme deneyimini daha hatırlanabilir ve etkili kılar. Bu yaklaşım, öğrenenlerin dilin çeşitli yönlerini, okuma, yazma, dinleme ve konuşma gibi, bütünleşik bir şekilde uygulamalarına olanak tanır. Örneğin, yabancı bir dilde grup tartışmasına katılmak, dinleme becerilerini geliştirebilir, kelime dağarcığını genişletebilir, tutarlı yanıtlar oluşturma yeteneğini teşvik edebilir ve konuşma konusunda güven inşa edebilir.
Yaparak öğrenmenin dil edinimindeki bir diğer önemli yönü, erken çocuklukta görülen doğal dil gelişim süreciyle uyumlu olmasıdır. Çocuklar ilk dilini resmi eğitim olmadan, çevreleriyle etkileşim kurarak öğrenirler. Gözlem yapar, dinler ve taklit ederler, günlük iletişimde deneme yanılma yoluyla dil becerilerini kademeli olarak geliştirirler. Bu doğal öğrenme süreci, öğrenenlerin birinci dillerini edindikleri gibi, dil kullanmayı teşvik eden bir ortam yaratarak ikinci dil ediniminde taklit edilebilir.
Teknolojik gelişmeler, yaparak öğrenmenin dil edinimindeki kapsamını daha da genişletmiştir. Sanal gerçeklik, simülasyonlar ve her gün geliştirilen uygulamalar gibi dijital araçlar, öğrenenlere dili etkileşimli ve çekici yollarla pratik yapma fırsatları sunar. Bu araçlar, gerçek hayatta dil kullanımı senaryolarını taklit edebilir, öğrenenlere gerçek dünya sonuçları olmadan dil becerilerini pratik yapma ve geliştirme konusunda güvenli bir alan sağlar.
Sonuç olarak, yaparak öğrenme, dil edinimi alanında kritik bir yaklaşım olup, geleneksel ezber öğrenimine kıyasla bir dili ustalaşmak için daha bütüncül ve etkili bir yöntem sunar. Doğal dil gelişimi süreçleriyle uyumludur, bilişsel öğrenme teorilerini destekler ve teknolojik gelişmelere iyi adapte olur. Öğrenenlere dili anlamlı bağlamlarda aktif olarak katılabilecekleri fırsatları sağlayarak, yaparak öğrenme sadece dil yeterliliğini artırmakla kalmaz, aynı zamanda daha derin kültürel bir kavrayışı ve dil öğrenmeye ömür boyu ilgiyi teşvik eder. Dünya giderek daha fazla entegre bir hal alırken, birden fazla dilde etkili iletişim kurabilme yeteneği paha biçilmezdir ve yaparak öğrenme bu temel beceriyi geliştirmede anahtar bir stratejidir.
Kaynaklar
✦Morris T. H., (2020) Experiential learning – a systematic review and revision of Kolb’s model, Interactive Learning Environments, 28:8, 1064-1077, DOI: 10.1080/10494820.2019.1570279
留言